Abdullah ibn Amr (r.a)'tan rivayet edilmiştir ;
“Resulullah (s.a.v)'le birlikte Mekke'den Medine'ye dönüyorduk. Nihayet yol üzerinde bir suya varınca, cemaat ikindi namazı vakti acele ederek çarçabuk abdest aldı. Biz de onların yanına vardık. Topuklarına su değmediği görünüyordu. Bunun üzerine.
Resulullah (s.a.v) ;
- Vay o topukların cehennemden çekeceğine' buyurdu.
(Buhâri, İlm 3, 30, Vudû 27, 29; Ebu Davud, Taharet 46 (97); Nesai, Taharet 89, 106)
“Resulullah (s.a.v)'le birlikte Mekke'den Medine'ye dönüyorduk. Nihayet yol üzerinde bir suya varınca, cemaat ikindi namazı vakti acele ederek çarçabuk abdest aldı. Biz de onların yanına vardık. Topuklarına su değmediği görünüyordu. Bunun üzerine.
Resulullah (s.a.v) ;
- Vay o topukların cehennemden çekeceğine' buyurdu.
(Buhâri, İlm 3, 30, Vudû 27, 29; Ebu Davud, Taharet 46 (97); Nesai, Taharet 89, 106)
İslam davasına hizmet fırsatı da bu nimetlerdendir. Kim onu hakkıyla alır ve Rabbi'ni razı etmek için kullanırsa,onun için dünya ve ahiret hayatını güzelleştiren bir nimet ve yardımcı olur. Kim de bu nimetle şereflendikten sonra hakkını vermezse, bu nimetle dünya ve ahiretini heder eden bir müflis olur. Allah'a (cc) sığınırız.
İslam davası adına sorumluluk almak aynı zaman da emanet almaktır.
Bu nimetin ahiret nimetine dönüşmesi için; emanetin hakkı verilmeli, hainlerden olmaktan şiddetle sakınılmalıdır. Zira ismi dahi selim kalpleri nefret ettirip kaçırmaya
yeter. Hıyanet...
Ebu Zer (r.a) anlatıyor:
" 'Bana görev vermez misin ey Allah Rasûlü?' dedim, elleriyle omuzuma vurdu ve şöyle dedi: 'Ey Ebu Zer; sen zayıfsın, istediğin şey emanettir. Kıyamet gününde ise pişmanlık ve rezalettir. Onu hakkıyla alan ve sorumluluğunu hakkıyla ifa edenler
müstesna.' "¹³
Bu nimetle şereflenmiş Müslümanların dikkatlice düşünmeleri gerekir. Ebu Zer (r.a) kimdir? Sahabenin en takvalılarından ve Allah yolunda bedellerin en çetinini ödemiş yiğitlerden bir yiğit... O, Allah Rasûlü'nden görev talep ediyor, Allah Rasûlü (sav) İslam adına alınan her sorumluluğun emanet olduğunu söyleyerek, Ebu Zer'in bunun hakkını vermeyeceğinden korktuğu için onu (r.a)men ediyor... Bu, ismine 'emanet' lafzı laf olsun diye ıtlak edilen görevlerden değildir. Öyle bir emanettir ki; kıyamet günü pişmanlığa ve insanın küçük düşüp, rezil olmasına
neden olur.
13. Müslim
Ebu Hanzala
Müslümanların Allah'a Karşı Sorumlulukları
İslam davası adına sorumluluk almak aynı zaman da emanet almaktır.
Bu nimetin ahiret nimetine dönüşmesi için; emanetin hakkı verilmeli, hainlerden olmaktan şiddetle sakınılmalıdır. Zira ismi dahi selim kalpleri nefret ettirip kaçırmaya
yeter. Hıyanet...
Ebu Zer (r.a) anlatıyor:
" 'Bana görev vermez misin ey Allah Rasûlü?' dedim, elleriyle omuzuma vurdu ve şöyle dedi: 'Ey Ebu Zer; sen zayıfsın, istediğin şey emanettir. Kıyamet gününde ise pişmanlık ve rezalettir. Onu hakkıyla alan ve sorumluluğunu hakkıyla ifa edenler
müstesna.' "¹³
Bu nimetle şereflenmiş Müslümanların dikkatlice düşünmeleri gerekir. Ebu Zer (r.a) kimdir? Sahabenin en takvalılarından ve Allah yolunda bedellerin en çetinini ödemiş yiğitlerden bir yiğit... O, Allah Rasûlü'nden görev talep ediyor, Allah Rasûlü (sav) İslam adına alınan her sorumluluğun emanet olduğunu söyleyerek, Ebu Zer'in bunun hakkını vermeyeceğinden korktuğu için onu (r.a)men ediyor... Bu, ismine 'emanet' lafzı laf olsun diye ıtlak edilen görevlerden değildir. Öyle bir emanettir ki; kıyamet günü pişmanlığa ve insanın küçük düşüp, rezil olmasına
neden olur.
13. Müslim
Ebu Hanzala
Müslümanların Allah'a Karşı Sorumlulukları
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
‘Allah cenneti yarattığı vakit Cebrail’e şöyle dedi:
−‘Git cennete bak.’
Cebrail gidip cennete baktı.
Sonra geldi ve:
−Ey Rabbim! İzzetine yemin olsun ki, cenneti kim işitirse muhakkak ona girer dedi.
Sonra Allah onu zorluklarla donatıp:
−‘Ey Cibril! Git cennete bak’ buyurdu. Cibril gitti ve cennete baktı.
Sonra geldi ve:
−Ey Rabbim! İzzetine yemin olsun ki, ona kimsenin girememesinden korktum’ dedi...”
Ebu Davud 4744, Tirmizi 2685
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
‘Allah cenneti yarattığı vakit Cebrail’e şöyle dedi:
−‘Git cennete bak.’
Cebrail gidip cennete baktı.
Sonra geldi ve:
−Ey Rabbim! İzzetine yemin olsun ki, cenneti kim işitirse muhakkak ona girer dedi.
Sonra Allah onu zorluklarla donatıp:
−‘Ey Cibril! Git cennete bak’ buyurdu. Cibril gitti ve cennete baktı.
Sonra geldi ve:
−Ey Rabbim! İzzetine yemin olsun ki, ona kimsenin girememesinden korktum’ dedi...”
Ebu Davud 4744, Tirmizi 2685
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Sorumluluklar derken kastımızı yineliyoruz; küçük-büyük, kadın-erkek, yaşlı veya genç... Bir insandan veya cemaat lideri olup birçok insanın ilmî, siyasî, ahlakî veya sosyal gelişiminden sorumlu olan, Allah'ın (cc) dini uğruna
taşın altına elini sokan herkestir. İslam davasına hizmetle şereflenmiş bu kardeşlerimizi, muhasebeye davet ediyoruz. Bize tevdî edilen emanete vefa ve eda ehlindenmiyiz, hıyanet ve nankörlük ehlinden mi? Konunun hassasiyetinin ne kadar farkındayız? Kendimize ve kardeşlerimize bu noktayı sıkça hatırlatıyor muyuz? Şeytan bizleri hıyanet ehli yapıp, bu nimeti helak vesilesi kılmak için elinden geleni yapıyorken, bizler kendimizi sakındırıyor muyuz?
Yukarıda verdiğimiz örneği tekrar ederek konunun Allah ve Rasûlü yanındaki önemini yeniden ifade edelim:
Beni Kurayza Yahudileri Allah Rasûlü'ne (sav) hıyanet etmiş, ahitlerini bozmuşlardı. Onlar Allah Rasûlü (sav) adına Sa'd bin Muaz'ın (r.a) hükmüne razı oldular. Sa'd (r.a)erkeklerin katline, kadın ve çocukların esir edilmesine
hükmetmişti. Bu hükmü duyanlardan biri de Ebu Lubabe bin Abdulmunzir (r.a) idi. Yahudiler ona yönelmiş, kadınlar ağlamaya başlamıştı. Bu durumdan etkilenen Ebu Lubabe
eliyle boğazını göstermiş ve kesileceklerini işaret etmişti.
Gerisini Ebu Lubabe'den dinleyelim:
"Vallahi ayaklarım yerinden oynamadan Allah'a ve Rasûlü'ne hıyanet ettiğimi anladım."
Ve kendini mescitte bulunan direklerden birine bağlamıştı.
Ebu Hanzala
Müslümanların Allah'a Karşı Sorumlulukları
taşın altına elini sokan herkestir. İslam davasına hizmetle şereflenmiş bu kardeşlerimizi, muhasebeye davet ediyoruz. Bize tevdî edilen emanete vefa ve eda ehlindenmiyiz, hıyanet ve nankörlük ehlinden mi? Konunun hassasiyetinin ne kadar farkındayız? Kendimize ve kardeşlerimize bu noktayı sıkça hatırlatıyor muyuz? Şeytan bizleri hıyanet ehli yapıp, bu nimeti helak vesilesi kılmak için elinden geleni yapıyorken, bizler kendimizi sakındırıyor muyuz?
Yukarıda verdiğimiz örneği tekrar ederek konunun Allah ve Rasûlü yanındaki önemini yeniden ifade edelim:
Beni Kurayza Yahudileri Allah Rasûlü'ne (sav) hıyanet etmiş, ahitlerini bozmuşlardı. Onlar Allah Rasûlü (sav) adına Sa'd bin Muaz'ın (r.a) hükmüne razı oldular. Sa'd (r.a)erkeklerin katline, kadın ve çocukların esir edilmesine
hükmetmişti. Bu hükmü duyanlardan biri de Ebu Lubabe bin Abdulmunzir (r.a) idi. Yahudiler ona yönelmiş, kadınlar ağlamaya başlamıştı. Bu durumdan etkilenen Ebu Lubabe
eliyle boğazını göstermiş ve kesileceklerini işaret etmişti.
Gerisini Ebu Lubabe'den dinleyelim:
"Vallahi ayaklarım yerinden oynamadan Allah'a ve Rasûlü'ne hıyanet ettiğimi anladım."
Ve kendini mescitte bulunan direklerden birine bağlamıştı.
Ebu Hanzala
Müslümanların Allah'a Karşı Sorumlulukları
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Onlara alevli ateş azabını hazırladık | Mülk Suresi
Ebu Zerr (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Güneş batarken Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte mescidde idim. Bana:
"Ey Ebu Zerr, biliyor musun bu Güneş nereye gidiyor?" diye sordu. Ben:
"Allah ve Resûlü daha iyi bilirler!" dedim.
🌕✨"Arş'ın altına secde yapmaya gider, bu maksadla izin ister, kendisine izin verilir. Secde edip kabul edilmeyeceği, izin isteyip, izin verilmeyeceği zamanın (kıyametin) gelmesi yakındır. O vakit kendisine: "Geldiğin yere dön!" denir. Böylece battığı yerden doğar. Bu durumu Cenâb-ı Hakk'ın şu sözü haber vermektedir. (Mealen): "Güneş, duracağı zamana doğru yürüyüp gitmektedir. Bu aziz ve alîm olan Allah'ın takdiridir" (Yâsin 38)✨
[ Buhârî, Tefsir Yâsin 1, Bed'u'l-Halk 4, Tevhid 22, 23; Müslim, İmân 250, (159); Tirmizî, Tefsir, Yâsin, (4225) ]
"Güneş batarken Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte mescidde idim. Bana:
"Ey Ebu Zerr, biliyor musun bu Güneş nereye gidiyor?" diye sordu. Ben:
"Allah ve Resûlü daha iyi bilirler!" dedim.
🌕✨"Arş'ın altına secde yapmaya gider, bu maksadla izin ister, kendisine izin verilir. Secde edip kabul edilmeyeceği, izin isteyip, izin verilmeyeceği zamanın (kıyametin) gelmesi yakındır. O vakit kendisine: "Geldiğin yere dön!" denir. Böylece battığı yerden doğar. Bu durumu Cenâb-ı Hakk'ın şu sözü haber vermektedir. (Mealen): "Güneş, duracağı zamana doğru yürüyüp gitmektedir. Bu aziz ve alîm olan Allah'ın takdiridir" (Yâsin 38)✨
[ Buhârî, Tefsir Yâsin 1, Bed'u'l-Halk 4, Tevhid 22, 23; Müslim, İmân 250, (159); Tirmizî, Tefsir, Yâsin, (4225) ]
"Allah yaptığımdan dolayı tevbemi kabul etmedikçe bu mekandan ayrılmam. Allah'a söz veriyorum ki bir daha Ben-i
Kurayza'nın yaşadığı yere adım atmam ve kimse beni Allah ve Rasûlü'ne hainlik ettiğim o topraklarda göremez."
Bu olay üzerine şu ayetler inmişti:
"Ey iman edenler, Allah'a ve Rasûlü'ne hainlik etmeyin, bile bile emanetlere de hainlik etmeyin."¹⁴
Evet, Ebu Lubabe (r.a) bir mecliste bulunup hükme şahitlik ediyor. Ve bunu sadece el işaretiyle gösterip ifşa ediyor. Yaptığı şey çok kısa bir süre sonra hayata geçecek. Yani ilelebet gizli kalması gereken bir sırrı açığa çıkarmıyor. O işaret etse de, etmese de, hüküm Yahudiler üzerinde uygulanacak. Vahiy bu noktada öyle bir işlemiş ki kalbine, adımını atmadan hainlik ettiğine kanaat getiriyor... Mazeret, yalan, ama, lakin yok. Hemen Rabbi'ne yöneliyor. Ve tüm insanların göreceği şekilde bağlıyor kendini. Semadan
tevbesinin kabulü inmeden mekanı terk etmiyor. Öyle bir tevbe ki; hıyaneti işlediği topraklara bir daha basmamaya yemin ediyor. İşte İslam davasında emanet kavramı böyle ele alınmalıdır. Sahabenin bu hassasiyeti, Allah ve
Rasûlü'nün bu konudaki hassasiyetinden kaynaklanıyor.
Kalbi ölmüş veya nifakla mühürlenmiş kişi dışında kimse bu lakaba razı olmaz nefsi için. Allah'a, Rasûlü'ne, davaya ihanet...
Ebu Lubabe'nin (r.a) bu hassasiyeti sıdkın; emanetlere ihanet ise nifağın alametidir.
14. 8/Enfal, 27; Bkz. Taberi Tefsiri, İbni Kesir Tefsiri, Siyret İbni Hişam.
Ebu Hanzala
Müslümanların Allah'a Karşı Sorumlulukları
Kurayza'nın yaşadığı yere adım atmam ve kimse beni Allah ve Rasûlü'ne hainlik ettiğim o topraklarda göremez."
Bu olay üzerine şu ayetler inmişti:
"Ey iman edenler, Allah'a ve Rasûlü'ne hainlik etmeyin, bile bile emanetlere de hainlik etmeyin."¹⁴
Evet, Ebu Lubabe (r.a) bir mecliste bulunup hükme şahitlik ediyor. Ve bunu sadece el işaretiyle gösterip ifşa ediyor. Yaptığı şey çok kısa bir süre sonra hayata geçecek. Yani ilelebet gizli kalması gereken bir sırrı açığa çıkarmıyor. O işaret etse de, etmese de, hüküm Yahudiler üzerinde uygulanacak. Vahiy bu noktada öyle bir işlemiş ki kalbine, adımını atmadan hainlik ettiğine kanaat getiriyor... Mazeret, yalan, ama, lakin yok. Hemen Rabbi'ne yöneliyor. Ve tüm insanların göreceği şekilde bağlıyor kendini. Semadan
tevbesinin kabulü inmeden mekanı terk etmiyor. Öyle bir tevbe ki; hıyaneti işlediği topraklara bir daha basmamaya yemin ediyor. İşte İslam davasında emanet kavramı böyle ele alınmalıdır. Sahabenin bu hassasiyeti, Allah ve
Rasûlü'nün bu konudaki hassasiyetinden kaynaklanıyor.
Kalbi ölmüş veya nifakla mühürlenmiş kişi dışında kimse bu lakaba razı olmaz nefsi için. Allah'a, Rasûlü'ne, davaya ihanet...
Ebu Lubabe'nin (r.a) bu hassasiyeti sıdkın; emanetlere ihanet ise nifağın alametidir.
14. 8/Enfal, 27; Bkz. Taberi Tefsiri, İbni Kesir Tefsiri, Siyret İbni Hişam.
Ebu Hanzala
Müslümanların Allah'a Karşı Sorumlulukları
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM