This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Ebû Hilâl der ki: Hastalığı sırasında Bekr b. Abdillah’ın yanına ziyaretine gittik. Birçok kişi yanına girip halini soruyor ve geri çıkıyordu.Bu durumdan hoşlanan Bekr:“Hasta kişi bu şekilde kısaca ziyaret edilir. Uzunca yanında oturulmaz”demeye başladı. Affân rivayetinde: “Hastanın yanında sadece durumunu öğrenmeye, sağlıklı kişiye ise ziyarete gidilir”
Bekr b. Abdillah der ki: Sizden önceki kavimlerde bir kral vardı. Rabbine
karşı çıkıp isyan etmişti. Müslümanlar ona savaş açıp sağ olarak esir aldılar.
“O nu nasıl öldürelim?”
diye konuşmaya başladılar. Sonunda, bir çalı kulesinin üzerine koyup, altım ateşle doldurma konusunda fikir birliğine vardılar.
Böylece öldürmeyip işkencenin tadını tattırmak istediler, işe ibatesi geçmiştir koyulduklarında kral, tanrılarına sırayla bir bir dua edip, “Ey falan, sana ettiğim ibadetin, ettiğim duanın hatırına,
yüzüne el sürmemin hatırına, beni içine düştüğüm bu durumdan kurtar” demeye başladı.
Tanrıların bir işe yaramadığını görünce, başını gökyüzüne kaldırıp
“Lâ ilâhe illallah” dedi ve samimi bir şekilde dua etti. Anında Allah gökten oluk oluk yağmur indirip o ateşi söndürdü.
Ardından bir rüzgar gelip çalıları sürükledi. Yerle gök arasında dolaşıp “Lâ ilâhe illallah” demeye başladı. Allah onu alıp, Allah’a ibadet etmeyen bir kavmin içine attı. Hâlâ“Lâ ilâhe illallah” diyordu. Onu kurtarıp “Sana yazıklar olsun, neyin var?” dediler. Kral “Ben falan oğullarının kralıyım” deyip onlara hikâyesini anlattı. Sonra “Şöyle oldu, şöyle oldu” deyince iman ettiler.
📖 Ebu Nuaym Hilyetul Evliya
Bekr b. Abdillah der ki: Sizden önceki kavimlerde bir kral vardı. Rabbine
karşı çıkıp isyan etmişti. Müslümanlar ona savaş açıp sağ olarak esir aldılar.
“O nu nasıl öldürelim?”
diye konuşmaya başladılar. Sonunda, bir çalı kulesinin üzerine koyup, altım ateşle doldurma konusunda fikir birliğine vardılar.
Böylece öldürmeyip işkencenin tadını tattırmak istediler, işe ibatesi geçmiştir koyulduklarında kral, tanrılarına sırayla bir bir dua edip, “Ey falan, sana ettiğim ibadetin, ettiğim duanın hatırına,
yüzüne el sürmemin hatırına, beni içine düştüğüm bu durumdan kurtar” demeye başladı.
Tanrıların bir işe yaramadığını görünce, başını gökyüzüne kaldırıp
“Lâ ilâhe illallah” dedi ve samimi bir şekilde dua etti. Anında Allah gökten oluk oluk yağmur indirip o ateşi söndürdü.
Ardından bir rüzgar gelip çalıları sürükledi. Yerle gök arasında dolaşıp “Lâ ilâhe illallah” demeye başladı. Allah onu alıp, Allah’a ibadet etmeyen bir kavmin içine attı. Hâlâ“Lâ ilâhe illallah” diyordu. Onu kurtarıp “Sana yazıklar olsun, neyin var?” dediler. Kral “Ben falan oğullarının kralıyım” deyip onlara hikâyesini anlattı. Sonra “Şöyle oldu, şöyle oldu” deyince iman ettiler.
📖 Ebu Nuaym Hilyetul Evliya
Peygamberimiz sallahu aleyhi ve sellem ve ashabı, kimsenin ayıplarını araştırmamış ve araştıranları da şiddetle kınamıştır. Peygamberimiz'in: "Din kardeşini bir suçundan dolayı ayıplayan kimse, o suçu (günahı) kendisi de işlemedikçe ölmez. " (Tirmizî, Kıyâme, 53) uyarısını da hiç bir zaman unutmamak gerekir.
"Allah der ki: 'Ey Adem... Ateş topluluğunu çıkar', Adem: 'Ateş topluluğu nedir?' diye sorunca, 'Her bin kişiden dokuz yüz doksan dokuzu...' "³
İşte şeytanın yemininin sonucu budur. Bin insandan bir kişi kurtulacak, Kur'an'ın her mücadele sonunda ve
çoğunda çoğunluğu dalalete, azınlığı hidayete nispet etmesi bundandır.
Hayrın merkezinde olarak en çok dikkatli olması gereken sensin. Üzülerek belirtmeliyim ki, yoğunluk ve yorgunluk illetini bahane ederek bu konuda en gevşek olanda sensin. Kadın, erkek, büyük farketmez, Müslümanların
işlerinde sorumluluk almış herkesin bu konuda hassasiyet göstermesi gerekir. Sorumluluk alanı hiç önemli değildir.
Çay dağıtıp temizlik yapan da, ders verip hocalık yapan da, sosyal faaliyetler tertip edip yapılara emirlik yapan da, söylenen her sözün muhatabı olarak kendini görmelidir.
3. Buhari, Müslim
Ebu Hanzala
Müslümanların Allah'a Karşı Sorumlulukları
İşte şeytanın yemininin sonucu budur. Bin insandan bir kişi kurtulacak, Kur'an'ın her mücadele sonunda ve
çoğunda çoğunluğu dalalete, azınlığı hidayete nispet etmesi bundandır.
Hayrın merkezinde olarak en çok dikkatli olması gereken sensin. Üzülerek belirtmeliyim ki, yoğunluk ve yorgunluk illetini bahane ederek bu konuda en gevşek olanda sensin. Kadın, erkek, büyük farketmez, Müslümanların
işlerinde sorumluluk almış herkesin bu konuda hassasiyet göstermesi gerekir. Sorumluluk alanı hiç önemli değildir.
Çay dağıtıp temizlik yapan da, ders verip hocalık yapan da, sosyal faaliyetler tertip edip yapılara emirlik yapan da, söylenen her sözün muhatabı olarak kendini görmelidir.
3. Buhari, Müslim
Ebu Hanzala
Müslümanların Allah'a Karşı Sorumlulukları
This media is not supported in your browser
VIEW IN TELEGRAM
Bekr b. Abdillah der ki:
“Allah, işlerinin akıbetini düzeltmek istediğinde, mümin kuluna biraz acı tattırır.”
Bekr diyor ki: “Kadının çocuğuna, onu tedavi etmek için acı kaktüs veya ardıç suyunu içirdiğini görmedinizmi?
Bekr b. Abdillah anlatıyor: Sizden önceki toplumlardan birinde bir kral
vardı. Bu kralın kendine yakın tuttuğu ve yanından ayırmadığı bir de
muhafızı vardı. Muhafız ona devamlı olarak: “Kralım! İyilere iyi davran,
kötülerden de uzak dur ki, sana da bir kötülüğü dokunmasın!” derdi.
Ancak adamın biri krala bu yakınlığından dolayı muhafıza haset etti ve kralın gözünden düşürmek için uğraşmaya başladı. Bir defasında krala: ”Kralım! Senin şu muhafız insanlara nefesinin çok kötü koktuğunu söylüyor!” dedi.
Kral adama: “Doğru söylediğini nereden bileyim?” diye sorunca, adam:
“Huzuruna girdiği zaman konuşmak için yanma çağır. Burnunu kapattığını
göreceksin!” dedi. Adam oradan ayrılırken de muhafızı verdiği bir ziyafete davet etti. Ziyafette et suyu yapmış ve sarımsağını da çok koymuştu.
İkinci gün muhafız, kralın huzuruna çıktı. Kral konuşmak için muhafızı
yanına çağırınca muhafız eliyle ağzını kapattı. Bunun üzerine kral:
“Yanımdan çekil!” dedi ve bir kâğıtla kalem isteyerek muhafıza bir yazı
yazdı. Mührü de basarak ona:
“Bu mektubu filan kişiye götür!” dedi.
Mektubu vermesi halinde ödül olarak kendisine yüz bin dirhem verileceğini
de söyledi. Muhafız çıkarken kendisini kıskanan adamla karşılaştı. Adam
ona: “Bu ne?” diye sorunca, muhafız: “Kral bana şu kadarlık bir meblaği
ödül olarak verdi” dedi.
📖 Ebu Nuaym Hilyetul Evliya
“Allah, işlerinin akıbetini düzeltmek istediğinde, mümin kuluna biraz acı tattırır.”
Bekr diyor ki: “Kadının çocuğuna, onu tedavi etmek için acı kaktüs veya ardıç suyunu içirdiğini görmedinizmi?
Bekr b. Abdillah anlatıyor: Sizden önceki toplumlardan birinde bir kral
vardı. Bu kralın kendine yakın tuttuğu ve yanından ayırmadığı bir de
muhafızı vardı. Muhafız ona devamlı olarak: “Kralım! İyilere iyi davran,
kötülerden de uzak dur ki, sana da bir kötülüğü dokunmasın!” derdi.
Ancak adamın biri krala bu yakınlığından dolayı muhafıza haset etti ve kralın gözünden düşürmek için uğraşmaya başladı. Bir defasında krala: ”Kralım! Senin şu muhafız insanlara nefesinin çok kötü koktuğunu söylüyor!” dedi.
Kral adama: “Doğru söylediğini nereden bileyim?” diye sorunca, adam:
“Huzuruna girdiği zaman konuşmak için yanma çağır. Burnunu kapattığını
göreceksin!” dedi. Adam oradan ayrılırken de muhafızı verdiği bir ziyafete davet etti. Ziyafette et suyu yapmış ve sarımsağını da çok koymuştu.
İkinci gün muhafız, kralın huzuruna çıktı. Kral konuşmak için muhafızı
yanına çağırınca muhafız eliyle ağzını kapattı. Bunun üzerine kral:
“Yanımdan çekil!” dedi ve bir kâğıtla kalem isteyerek muhafıza bir yazı
yazdı. Mührü de basarak ona:
“Bu mektubu filan kişiye götür!” dedi.
Mektubu vermesi halinde ödül olarak kendisine yüz bin dirhem verileceğini
de söyledi. Muhafız çıkarken kendisini kıskanan adamla karşılaştı. Adam
ona: “Bu ne?” diye sorunca, muhafız: “Kral bana şu kadarlık bir meblaği
ödül olarak verdi” dedi.
📖 Ebu Nuaym Hilyetul Evliya
Allah Rasûlü (sav) şöyle buyurdu:
"Ey Abdurrahman b. Semure emriliği isteme, şayet istediğin halde sana emirlik verilirse ona havale olursun. İstemediğin halde verilirse onun için yardım olunursun."⁴
Allah Rasûlü sahabesini uyarıyor:
"...Sakın emir olmayı talep etme, Allah seni onunla imtihan eder ve baş başa bırakır, sana yardım etmez" onu madem istedin hakkını ver öyleyse. Sen onu istemediğin halde Allah (cc) seni layık görüp verirse, sana yardım eder.
Düşünün... Bizler Allah'ın yardımı olmadan hiçbir hareketin olmayacağına inanmış ve bunu vird edinmiş bir ümmetiz (la havle vela kuvvete illa billah).
Bir noktada Allah (cc) bizi aciz, nankör, zalim ve unutkan nefsimize terk ediyor, 'ne halin varsa gör' diyor. Emirliği istemenin bundan başka cezası olmasa dahi, kişiye hüsran olarak yeter.
Emirlik isteme meselesi nefsin en tehlikeli hallerindendir. Çünkü yeme-içme gibi şeyler insanın bedeni ihtiyacı olduğu gibi; kabul edilme, itibar görme de ruhsal ve psikolojik ihtiyaçlardandır. Yöneticilik insana statü kazandırıp, sözünü dinlenir kıldığı için insan nefsi ona meyyaldir. Tabi bu işin dünyevi boyutudur, uhrevi boyutu için de aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Allah Rasûlü (sav):
"Sizler bu emirliği istiyorsunuz, ancak o kıyamet günü pişmanlık olacaktır."⁵
buyuruyor.
Bu talep, insanı Allah'a kul yapan tevazu ve Rabbi'ne karşı zillet duygusundan ziyade; yeryüzünde üstünlük taslama ve kibir duygusunun insanda olduğunu gösterir. Emirliği isteyen, kendini ona layık görür. Akranlarından daha üstün olduğunu zımnen kabul etmiştir. Bu duygular rahmani olmadığı gibi, insanı helaka götüren, kalbi öldüren duyguların temelidir.
4. Muttefekun Aleyh
5. Buhari
Ebu Hanzala
Müslümanların Allah'a Karşı Sorumlulukları
"Ey Abdurrahman b. Semure emriliği isteme, şayet istediğin halde sana emirlik verilirse ona havale olursun. İstemediğin halde verilirse onun için yardım olunursun."⁴
Allah Rasûlü sahabesini uyarıyor:
"...Sakın emir olmayı talep etme, Allah seni onunla imtihan eder ve baş başa bırakır, sana yardım etmez" onu madem istedin hakkını ver öyleyse. Sen onu istemediğin halde Allah (cc) seni layık görüp verirse, sana yardım eder.
Düşünün... Bizler Allah'ın yardımı olmadan hiçbir hareketin olmayacağına inanmış ve bunu vird edinmiş bir ümmetiz (la havle vela kuvvete illa billah).
Bir noktada Allah (cc) bizi aciz, nankör, zalim ve unutkan nefsimize terk ediyor, 'ne halin varsa gör' diyor. Emirliği istemenin bundan başka cezası olmasa dahi, kişiye hüsran olarak yeter.
Emirlik isteme meselesi nefsin en tehlikeli hallerindendir. Çünkü yeme-içme gibi şeyler insanın bedeni ihtiyacı olduğu gibi; kabul edilme, itibar görme de ruhsal ve psikolojik ihtiyaçlardandır. Yöneticilik insana statü kazandırıp, sözünü dinlenir kıldığı için insan nefsi ona meyyaldir. Tabi bu işin dünyevi boyutudur, uhrevi boyutu için de aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Allah Rasûlü (sav):
"Sizler bu emirliği istiyorsunuz, ancak o kıyamet günü pişmanlık olacaktır."⁵
buyuruyor.
Bu talep, insanı Allah'a kul yapan tevazu ve Rabbi'ne karşı zillet duygusundan ziyade; yeryüzünde üstünlük taslama ve kibir duygusunun insanda olduğunu gösterir. Emirliği isteyen, kendini ona layık görür. Akranlarından daha üstün olduğunu zımnen kabul etmiştir. Bu duygular rahmani olmadığı gibi, insanı helaka götüren, kalbi öldüren duyguların temelidir.
4. Muttefekun Aleyh
5. Buhari
Ebu Hanzala
Müslümanların Allah'a Karşı Sorumlulukları
İ𝐥𝐢𝐦 𝐀𝐦𝐞𝐥𝐝𝐞𝐧 𝐎̈𝐧𝐜𝐞𝐝𝐢𝐫
Bekr b. Abdillah der ki: “Allah, işlerinin akıbetini düzeltmek istediğinde, mümin kuluna biraz acı tattırır.” Bekr diyor ki: “Kadının çocuğuna, onu tedavi etmek için acı kaktüs veya ardıç suyunu içirdiğini görmedinizmi? Bekr b. Abdillah anlatıyor: Sizden…
Adam, ödülü almak için muhafızdan mektubu kendisine vermesini isteyince muhafız mektubu verdi. Adam mektubu alıp söz konusu kişinin yanına gitti. Orada mektubu açıp okuduklarında hemen cellâdı çağırdılar. Adam:
“Allah’tan korkun! Bir yanlışlık olmalı! Krala gidip durumu bildirin!” dedi; ancak ona:
“Krala gitme gibi bir yetkimiz yok!”
karşılığını verdiler. Kralın mektubunda: “Bu mektubumu getiren kişi yanınıza ulaştığı zaman adamı kesip öldürün. Derisini yüzün ve içine saman
doldurup bana geri gönderin!” yazıyordu.
Bunun üzerine adamı kesip
derisini yüzdüler, içini samanla doldurup krala gönderdiler. Kral adamı
görünce şaşırarak muhafızına: “Gel ve bana doğruyu söyle! Konuşmak için
seni yanıma çağırdığımda neden burnunu kapattın!” diye sordu.
Muhafız şöyle dedi: “Kralım! Bu adam bir ziyafet verdi. Yemekte et suyu yapmış sarımsağını da çok koymuştu. Sen beni yanına çağırdığında yediğim
yemekten dolayı sarımsak kokusundan rahatsız olmayasın diye ağzımı
kapattım!” Bunun üzerine kral ona: “Görevinin başına dön ve eskiden
olduğu gibi yine bana nasihatlerde bulun!” dedi ve ona büyük miktarda mal verdi.
Ebû Hurre der ki/ Hasta ziyareti için Bekr b. Abdillah’ın yanına gitmiştik. Odaya girdiğimizde hacet için helâya gitmişti. Odada oturduk, geldiğinde kişiye dayanarak yürüyordu. Sonra yüzümüze baktı ve şöyle dedi:
“Allah güç verdiğinde; O ’nun yolunda harcayan veya güçsüz kıldığında; O ’nun haramlanndan uzak duran adama Allah merhamet etsin.”
📖 Ebu Nuaym Hilyetul Evliya
“Allah’tan korkun! Bir yanlışlık olmalı! Krala gidip durumu bildirin!” dedi; ancak ona:
“Krala gitme gibi bir yetkimiz yok!”
karşılığını verdiler. Kralın mektubunda: “Bu mektubumu getiren kişi yanınıza ulaştığı zaman adamı kesip öldürün. Derisini yüzün ve içine saman
doldurup bana geri gönderin!” yazıyordu.
Bunun üzerine adamı kesip
derisini yüzdüler, içini samanla doldurup krala gönderdiler. Kral adamı
görünce şaşırarak muhafızına: “Gel ve bana doğruyu söyle! Konuşmak için
seni yanıma çağırdığımda neden burnunu kapattın!” diye sordu.
Muhafız şöyle dedi: “Kralım! Bu adam bir ziyafet verdi. Yemekte et suyu yapmış sarımsağını da çok koymuştu. Sen beni yanına çağırdığında yediğim
yemekten dolayı sarımsak kokusundan rahatsız olmayasın diye ağzımı
kapattım!” Bunun üzerine kral ona: “Görevinin başına dön ve eskiden
olduğu gibi yine bana nasihatlerde bulun!” dedi ve ona büyük miktarda mal verdi.
Ebû Hurre der ki/ Hasta ziyareti için Bekr b. Abdillah’ın yanına gitmiştik. Odaya girdiğimizde hacet için helâya gitmişti. Odada oturduk, geldiğinde kişiye dayanarak yürüyordu. Sonra yüzümüze baktı ve şöyle dedi:
“Allah güç verdiğinde; O ’nun yolunda harcayan veya güçsüz kıldığında; O ’nun haramlanndan uzak duran adama Allah merhamet etsin.”
📖 Ebu Nuaym Hilyetul Evliya
İçimizden bu hastalığa müptela olanlarımız, tedavi için acele etmelidir. Allah Rasûlü'nün (sav) haber verdiği gibi kıyamet günü dönüşü olmayan pişmanlığı yaşamadan Allah'a yönelip, ehliyet sahibi insanlardan yardım almalıdır.
Emirlik Beklentisinin İnsanda Olmasının Alametleri
Gereksiz ve yıkıcı eleştiri: Eleştiren insan lisanı haliyle daha iyisini bildiğini söylüyordur. Bunun iç ses şeklinde
olması veya sesli dillendirilmesi arasında fark yoktur. 'Bu böyle mi olur?', 'Ben olmuş olsam şöyle yapardım' gibi cümleler bu duyguları ele veren düşünce ve sözlerdir.
Buna insanın künhünü, öncesini ve sonrasını bilmediği meseleleri eleştirmesi de dahildir. Çünkü bu ahlak, meselenin ıslah değil salt eleştirme isteği olduğunu gösterir. Nasıl olmasın ki! Bilmediği, sırrına vakıf olmadığı meselelerde bırakalım eleştiriyi, düşünmek dahi zan, yalan gibi günahların mukaddimesidir. Bir de bunu hüküm haline getirmek ve eleştiri şeklinde yansıtmak asıl eleştirilesi durumdur.
Emirlere karşı buğz beslemek: Allah'a isyan etmeyen, haramla itaati salık vermeyen emir sahiplerine buğz hastalık alametidir. Çünkü buğz Allah için olduğunda imanın en sağlam kulpuyken, nefsi sebeplerden olduğunda nifakın sağlam kulplarından olur.
Kendisine şer'i olarak buğz edilecek bir sebep bulunmayan sorumlumuza karşı buğz besliyorsak, tehlike çanları çalmaya başlamış demektir. Bedeni hastalıklar ağrı, sızı, iltihaplanma şeklinde sinyal verdiği gibi, kalbi hastalıklar da sinyal verir. Zamanında tedbiri alınmayan hastalıklar müzmin hastalıklara dönüşmeye mahkumdur.
Ebu Hanzala
Müslümanların Allah'a Karşı Sorumlulukları
Emirlik Beklentisinin İnsanda Olmasının Alametleri
Gereksiz ve yıkıcı eleştiri: Eleştiren insan lisanı haliyle daha iyisini bildiğini söylüyordur. Bunun iç ses şeklinde
olması veya sesli dillendirilmesi arasında fark yoktur. 'Bu böyle mi olur?', 'Ben olmuş olsam şöyle yapardım' gibi cümleler bu duyguları ele veren düşünce ve sözlerdir.
Buna insanın künhünü, öncesini ve sonrasını bilmediği meseleleri eleştirmesi de dahildir. Çünkü bu ahlak, meselenin ıslah değil salt eleştirme isteği olduğunu gösterir. Nasıl olmasın ki! Bilmediği, sırrına vakıf olmadığı meselelerde bırakalım eleştiriyi, düşünmek dahi zan, yalan gibi günahların mukaddimesidir. Bir de bunu hüküm haline getirmek ve eleştiri şeklinde yansıtmak asıl eleştirilesi durumdur.
Emirlere karşı buğz beslemek: Allah'a isyan etmeyen, haramla itaati salık vermeyen emir sahiplerine buğz hastalık alametidir. Çünkü buğz Allah için olduğunda imanın en sağlam kulpuyken, nefsi sebeplerden olduğunda nifakın sağlam kulplarından olur.
Kendisine şer'i olarak buğz edilecek bir sebep bulunmayan sorumlumuza karşı buğz besliyorsak, tehlike çanları çalmaya başlamış demektir. Bedeni hastalıklar ağrı, sızı, iltihaplanma şeklinde sinyal verdiği gibi, kalbi hastalıklar da sinyal verir. Zamanında tedbiri alınmayan hastalıklar müzmin hastalıklara dönüşmeye mahkumdur.
Ebu Hanzala
Müslümanların Allah'a Karşı Sorumlulukları
🩸 Tağuta Küfr etmek / @El_KufruBit_Tagut
🏜 Yazısız Fon Resimleri / @Nature_islamic
📖 Pdf / Tevhid Kitab Evi / @TawhidBook
🎧 Neşidler / @Best_islamic_Nasheeds
🔆 Hunefe / @Milleti_ibrahim
🏜 Yazısız Fon Resimleri / @Nature_islamic
📖 Pdf / Tevhid Kitab Evi / @TawhidBook
🎧 Neşidler / @Best_islamic_Nasheeds
🔆 Hunefe / @Milleti_ibrahim
Kardeşlerimize yönelik nefsi buğzun birçok sebebi olabilir. Kıskançlık, kibir, ahlak uyuşmazlığı... Ancak emirlere
yönelik şer'i olmayıp nefsi olan buğzun nedeni genelde kıskançlıktır. Nefsini iyi muhasebe eden bir Müslüman, o makama kendinin daha layık olduğunu düşündüğünü görecektir. Tüm emir ve memur ilişkisinde böyle olmakla
beraber, pratik bir örnekle konuyu izah edelim...
İslami hareket bünyesinde bir ders çalışmasını ele alalım. Gruptan sorumlu arkadaşımız akidevi, ahlaki ve menheci olarak elinden geleni yapıyor. Bizleri bir araya topladığı gibi, ilmi ilerlememize, kulluğumuza olumlu yönde katkıda bulunuyor. Böyle bir ortamda içimizde
bir rahatsızlık baş gösteriyor. Anlam veremediğimiz bir buğz ve isteksizlik hali oluşuyor. Bu duygu bize karşımızdakinin hatasını aramaya, onu eleştirmeye, yaptıklarını sorgulamaya itiyor. İster bunu dillendirmiş olalım, ister içimizden geçirelim. Acaba neden? Bu duygular Allah'tan yardım istenerek muhasebe edildiğinde kıskançlıktan kaynaklandığı görülecektir. Müslümanın şer'i olmayan bir buğzu nefsinde öylece bırakması, üzerine gitmemesi düşünülemez. Bu olsa olsa o kalbin hastalandığını ve artık yaralarından sıkıntı duymadığını gösterir. Bu da kalbin ölümü demektir.
Kendi sorumluluk aldığında sıkıntı yaşamak: Müslüman ve kalbi selim insan Allah'a kuldur. O'nun için yaptığı işin statüsü değil, şer'i boyutu önemlidir. O, her ortamda Rabbi'ne kulluk edecek bir yön bulur. Amirken
Rabbi'ne kul olduğu gibi, memurken de Rabbi'ne kuldur.
Ebu Hanzala
Müslümanların Allah'a Karşı Sorumlulukları
yönelik şer'i olmayıp nefsi olan buğzun nedeni genelde kıskançlıktır. Nefsini iyi muhasebe eden bir Müslüman, o makama kendinin daha layık olduğunu düşündüğünü görecektir. Tüm emir ve memur ilişkisinde böyle olmakla
beraber, pratik bir örnekle konuyu izah edelim...
İslami hareket bünyesinde bir ders çalışmasını ele alalım. Gruptan sorumlu arkadaşımız akidevi, ahlaki ve menheci olarak elinden geleni yapıyor. Bizleri bir araya topladığı gibi, ilmi ilerlememize, kulluğumuza olumlu yönde katkıda bulunuyor. Böyle bir ortamda içimizde
bir rahatsızlık baş gösteriyor. Anlam veremediğimiz bir buğz ve isteksizlik hali oluşuyor. Bu duygu bize karşımızdakinin hatasını aramaya, onu eleştirmeye, yaptıklarını sorgulamaya itiyor. İster bunu dillendirmiş olalım, ister içimizden geçirelim. Acaba neden? Bu duygular Allah'tan yardım istenerek muhasebe edildiğinde kıskançlıktan kaynaklandığı görülecektir. Müslümanın şer'i olmayan bir buğzu nefsinde öylece bırakması, üzerine gitmemesi düşünülemez. Bu olsa olsa o kalbin hastalandığını ve artık yaralarından sıkıntı duymadığını gösterir. Bu da kalbin ölümü demektir.
Kendi sorumluluk aldığında sıkıntı yaşamak: Müslüman ve kalbi selim insan Allah'a kuldur. O'nun için yaptığı işin statüsü değil, şer'i boyutu önemlidir. O, her ortamda Rabbi'ne kulluk edecek bir yön bulur. Amirken
Rabbi'ne kul olduğu gibi, memurken de Rabbi'ne kuldur.
Ebu Hanzala
Müslümanların Allah'a Karşı Sorumlulukları
Bekr b. Abdillah der “Kim günah işlerken gülerse, cehenneme
ağlayarak girer.”
Bekr b. Abdillah el-Müzenî şöyle demiştir: “Ey insanoğlu! Senin gibisi
var mı ki? Zira mihrabla aran her zaman açık bırakılmış, istediğin zaman
Rabbinle konuşmak için içeriye girebiliyorsun. Rabbinle aranda ne bir engel, ne de bir tercüman bulunmakta. Müminlerin temizlenme vasıtası da şu
”.(çöldeki) tuzlu sudur
Bekr b. Abdillah der Kişinin ailesine harcadığı nafakası, Mizan’ın sağ“ :
”.kefesindedir. Sağ kefe ise cennettir
Humeyd der ki : “Bekr, duası kabul edilen biriydi.
Bekr b. Abdillah el-Müzenî bildiriyor: Kasabın biri komşularına ait olan
bir eariyeye göz di^i. Efendisi çariçeyi bir iş için başka bir kasabaya
gönderince kasap da peşinden gitti. Onunla birlikte olmak isteyince, cariye:
“Bunu yapma! Ben seni, senin beni istemenden daha fazla istiyorum; ancak Allah’tan korkuyorum” dedi. Kasap: “Sen bu iş için Allah’tan korkuyorsun da ben neden korkmayayım!” karşılığını verdi ve tövbe edip pişmanlık içinde geri döndü.
ağlayarak girer.”
Bekr b. Abdillah el-Müzenî şöyle demiştir: “Ey insanoğlu! Senin gibisi
var mı ki? Zira mihrabla aran her zaman açık bırakılmış, istediğin zaman
Rabbinle konuşmak için içeriye girebiliyorsun. Rabbinle aranda ne bir engel, ne de bir tercüman bulunmakta. Müminlerin temizlenme vasıtası da şu
”.(çöldeki) tuzlu sudur
Bekr b. Abdillah der Kişinin ailesine harcadığı nafakası, Mizan’ın sağ“ :
”.kefesindedir. Sağ kefe ise cennettir
Humeyd der ki : “Bekr, duası kabul edilen biriydi.
Bekr b. Abdillah el-Müzenî bildiriyor: Kasabın biri komşularına ait olan
bir eariyeye göz di^i. Efendisi çariçeyi bir iş için başka bir kasabaya
gönderince kasap da peşinden gitti. Onunla birlikte olmak isteyince, cariye:
“Bunu yapma! Ben seni, senin beni istemenden daha fazla istiyorum; ancak Allah’tan korkuyorum” dedi. Kasap: “Sen bu iş için Allah’tan korkuyorsun da ben neden korkmayayım!” karşılığını verdi ve tövbe edip pişmanlık içinde geri döndü.